16 Aralık 2019 Pazartesi

POZİTİF DÜŞÜNME


Hepimizin zaman zaman yaşadığı olumsuz olaylar karşısında "Neden bu başıma geldi?", "Hep böyle şeyler neden hep beni buluyor?" tarzında yaklaşımlar çözümü geçmişimizde aradığımızı gösterir. Oysa ki geçmiş geçmiştir ve değiştirilemez. Ama geçmişimizde aldığımız kararlar ve eylemlerimizle oluşan içinde bulunduğumuz durumu iyileştirebiliriz. Geleceğimiz ise şu an ki eylemlerimizle şekillenecektir. Elbette ki çevresel faktörleri de göz ardı etmemek gerekir. Bazı durumları hesaplayabilmek ne yazık ki mümkün değildir. Sadece kontrol edebileceklerimiz üzerine odaklanıp onları en iyi şekilde kullanmaya çalışmak önemlidir. 

"Pozitif düşünmek, olaylara bakış açımızı değiştirmek, sorunun parçası yerine çözümün parçası olmak ve eylemde bulunmak."

Unutmayın,

Yalnız değilsiniz, etrafınızda sizi seven insanlar var. Yardım istemek, bir eylemdir çekinmeyin ilk adımı atın.



ÖDEVİN ÖNEMİ



Ödevler çocuklarınızın yapması için verilmektedir. Öğretmenimizin haklı isyanına bizde katılıyoruz. Eylemlerinizin çocuğunuzu nasıl şekillendirdiğini unutmamanız gerekir.

Ödev vermenin amacı, o gün öğrenilen bilgilerin gözden geçirilmesi, pekiştirilmesi ve bir sonraki yeni öğrenmelere hazırlıklı olması içindir. Ev ödevlerinin öğrencinin başarısı üzerine olumlu etkilerinin yanısıra öğrencilere yaşam boyu sahip oldukları kendi kendine disiplin, bağımsızlık ve sorumluluk gibi kişisel özellikleri, okul içinde olduğu kadar okul dışında da yer alan öğrenmeleri çocuklara vermesidir.

Ödevler sayesinde öğrenci,
  • Yönergeleri anlama ve izlemeyi öğrenme
  • Bir işe başlama ve tamamlamayı öğrenme
  • Bağımsız çalışmayı öğrenme
gibi çeşitli beceriler edinir. Aile ödevler sayesinde okuldaki çalışmaları tanır, çocuğun öğrenmesini yakından izler ve destekler.

Çocukların ödevlerini yapmak yerine onları takip edip, eksikliklerini gördüğünüz noktada desteklemeniz önemlidir. 



ÇOCUKLARLA ETKİLİ İLETİŞİM

  

Şu anda bize çok doğal gelen hakların zamanında nasıl büyük bir dirençle karşılaştığı ve ne büyük mücadeleyle elde edildiğinin farkında değilizdir çoğu zaman.

"Kadından yazılımcı olmaz", "Kadın teknolojiden anlamaz", "Kadın için en uygun meslek öğretmenlik, tatili de bol çocuğuna da bakarsın", "O erkek, yapabilir", "Elinin hamuruyla...", "Kız gibi ağlama" ve daha pek çok ifade burada yazabiliriz. Kullanılan dil, çocuklarımızın/gençlerimizin hayal güçlerini sınırlayan, izleyebilecekleri yolları sınırlandıran olması açısından oldukça yanlıştır.

Tabuları yıkan bir kaç kadın bilim insanından bahsetmek istiyoruz burada, geçmişten günümüze sesini duyuramayan kadınları da temsil etmeleri için.

  • Dünyanın ilk bilgisayar programcısı Augusta Ada Byron daha çok bilinen adıyla Ada Lovelace.
  • Gizli haberleşme sistemini icat eden ve bu icadı günümüz GPS, Wi-Fi, GSM teknolojisini oluşturan, sinema eleştirmenlerinin dünyanın en güzel kadını (bunu özellikle belirtmek istedik, güzelse kafası çalışmıyor değildir, saçı uzun olanın aklı da kısa değildir) olarak nitelendirdiği Hedy Lamarr.
  • Gaz Isıtma Fırını yani Kalorifer Kazanını icat eden Alice H. Parker.
  • Robot parçalarının kalite kontrolünde kullanılan "Optik Analiz Sistemi"ni icat eden Dr. Ellen Ochoa ve aynı zamanda Astronot.
  • Nobel ödülü alan ilk kadın, Nobel'i iki kez alan ilk bilim insanı (Kimya ve Fizik alanında) Marie Curie, radyoaktivite.
  • Dünyanın ilk kullanıcı dostu COBOL'u geliştiren, yazılım hatalarında "bug" ismini de ilk kullanan bilgisayar dahisi Amiral Dr. Grace Murray Hopper
  • İlk bilgisayar ENIAC'ı programlayan 6 kadın matematikçi
                 - Kathleen McNulty Mauchly Antonelli
                 - Jean Jeannings Bartik
                 - France Synder Holber
                 - Marilyn Wescoff Meltzer
                 - Frances Bilas Spence
                 - Ruth Lichterman Teitelbaum

Hayallerini gerçekleştiren, sınır tanımayan bu kadınlar günümüz kadınları için kilometre taşlarıdır. Aslında bu durumu "Biyoloji izin verir, kültür engeller" kuralı en güzel açıklar.

Ülkemizde de erkek işi görülen alanlarda mücadele etmiş, başarılı olmuş kadınlarımızın birkaçından bahsetmek gerekir. 

Türkiye'nin ilk kadın avukatı Süreyya Ağaoğlu, ilk muhtarı Gül Esin Aydın, ilk kadın otomobil yarışçısı Samiye Cahid Morkaya, ilk pilotu Sabiha Gökçen ve daha birçok kadın zorluklara göğüs gererek bu başarıları elde etmişlerdir. Kemikleşmiş kalıpları yıkmak kolay değildir. Azimleri ve açtıkları yol için teşekkür ediyoruz.

ELAN VİTAL Psikoloji ekibi olarak diyoruz ki,
  • Rengarenk zihinle dünyaya gelen bebeklerinizi dar kalıplara sokmayınız. Kız bebeğinizin arabayla oynamasında veya oğlan bebeğinizin mutfak setiyle oynamasında hiçbir sakınca yoktur. Hayal güçlerini sınırlamayınız. Ve merak etmeyin cinsel yönelimleri oyuncaklardan etkilenmez.
  • Anne-baba, anne-çocuk ve baba-çocuk arasında etkin bir iletişim olmasına özen gösteriniz (İletişim çift yönlüdür, dikkat ediniz).
  • Aile ve evle ilgili ihtiyaçların ortak sorumluluk olduğunu ve ortak paylaşımla çözülmesi gerektiğini çocuğunuza gösteriniz.
  • Çocuklarınıza cinsiyet üzerinden ayrımcılık yapmayınız. Onlara eşit/cinsiyet barındırmayan bir dil kullanmaya özen gösteriniz.
  • Çocuklarınıza sevginizde koşullar koymayınız. Koşulsuz sevgi, yaptığı hataları görmezden gelmek, onları şımartmak değildir, size ihtiyacı olduğunda yanında olabilmektir, düştüğünde kalkmasına yardım etmektir, hatalarıyla yüzleşirken görünmez bir el gibi ona destek olabilmektir.

Interstellar (Yıldızlararası) filminde baba Cooper, kızı Murphy'e  "Anne-baba olduktan sonra çocuklarınıza anı olmak için yaşarsınız" diyor. Ne kadar anlamlı ve derin bir söz. Çocuklarımıza güzel anlar bırakalım ki sevgimizin sıcaklığını her zaman hissedebilsinler.


https://500womenscientists.org

"Uyaran ve tepki arasında bir boşluk vardır ve o boşlukta bizim tepkilerimizi seçme gücümüz yatar. tepkimizde de gelişme ve özgürlüğümüz saklıdır."
                                                                                                                              Viktor Frankl

SABİHA GÖKÇEN



Sabiha Gökçen 1913 yılında Bursa'da doğdu. Babası ve annesinin ölümünün ardından 1925 yılında Bursa'yı ziyaret eden Atatürk tarafından evlat edinildi. Sabiha Gökçen'e "Gökçen" soyadı, henüz havacılıkla ilgisinin olmadığı 1934 yılında soyadı kanununun çıkmasıyla Atatürk tarafından verildi.

Çankaya İlkokulu ve İstanbul Üsküdar Kız Koleji'nde eğitim gören Sabiha Gökçen, 1935'te Türk Hava Kurumu'nun Türk Kuşu Sivil Havacılık Okulu'na girdi. Ankara'da yüksek planörcülük brövelerini aldı. Gökçen 7 erkek öğrenci ile birlikte Kırım Rusya'ya gönderildi ve orada yüksek planörcülük eğitimini tamamladı.

1936'da Eskişehir Askeri Hava Okulu'na girdi ve burada aldığı özel eğitimden sonra askeri pilot oldu. Eskişehir'de 1.Tayyare Alayı'nda bir süre staj yaptı ,avcı ve bombardıman uçakları ile uçtu. 1937 yılında Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı'nın da katıldığı bir törenle kendisine Türk Hava Kurumu Murassa (İftihar) Madalyası verildi. 30 Ağustos 1937'de askeri uçuş brövesi aldı.
Sabiha Gökçen, Hava Okulunda uçuş Eğitimi alarak pilotluğa ilk adımını attı, 1935.



Gökçen 1938'de Balkan devletlerinin davetlisi olarak, uçağıyla Balkan turu yaptı.
Türkiye'ye dönüşünün ardından Türk Hava Kurumu Türkkuşu'na "Başöğretmen " tayin edildi ve 1955'e kadar bu görevini başarıyla sürdürdü.

1953 ve 1959'da davet üzerine ABD'ye giden Sabiha Gökçen, Türk toplumu ve Türk kadınını tanıttı.

1996'da havacılık kariyerinin en büyük ödülünü aldı. Amerikan Hava Kurmay Koleji'nin mezuniyet töreni için düzenlenen Kartallar Toplantısı'nın onur konuğu olarak katıldığı Maxwell Hava Üssü'nde ki törende "Dünya Tarihine adını yazdıran 20 Havacıdan biri" seçildi. Gökçen bu ödüle layık görülen ilk ve tek kadın havacı oldu.

Son uçuşunu 1996'da 83 yaşında iken Fransız pilot Daniel Acton eşliğinde Falcon 2000 uçağıyla yaptı.




SÜREYYA AĞAOĞLU


Süreyya Ağaoğlu (1903, Şuşa - 29 Aralık 1989, İstanbul) Türkiye’nin ilk kadın avukatıdır. Aynı zamanda yazar da olan Ağaoğlu kadın hakları savunucularındandır.

Ülkemizdeki ilk kadın Avukat olan Süreyya Ağaoğlu’nun 1952 İstanbul Barosu’na 302 sıra no (Çalışan avukat sıralaması) 1379 Baro sicil numarası ile kayıtlıdır.

Hukuk fakültesine kaydını yaptırmak istediğinde engellerle karşılaşır. O yıllarda kız öğrenci olmadığından, üniversitenin rektörü olan Haldun Taner'in babası Selahattin Bey'e başvurur. Ağaoğlu, Selahattin Bey'e fakülteye girmek istediğini söylediğinde, odanın içinde kahkahalar yankılanır. Ancak; Süreyya Ağaoğlu, bu direnişin ardından kendisi gibi avukat olmak isteyen 3 arkadaşını daha götürünce, size hemen fakülteyi açalım cevabını alır.

Süreyya Ağaoğlu, 1924-25 ders döneminde İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra, başkentteki ailesinin yanına döner. Bir arkadaşıyla birlikte Adalet Bakanlığında staja başlar. Stajyerler, öğle yemeği için her gün evin yolunu arşınlamaktansa Ankara’daki İstanbul Lokantası’na gitmeyi düşünürler. Çünkü yakın mesafede yemek yenilecek başka bir lokanta yoktur. Bu kez de burada bir sorun çıkar: Sadece milletvekillerinin yemek yediği bu lokantada, kadınların yemek yemesi abesle iştigaldir. “Kadındır, ne işi var lokantada?” Genel eğilim bu yöndedir.
İki arkadaş, ertesi gün öğleyin lokantaya gider, küçük bir bölümüne geçip yemek sipariş ederler.
Kimse o sırada genç Süreyya’ya bir şey söylemese de onlar lokantadan çıktıktan sonra dedikodular başlar. Bu şikayetler daha o gün, dönemin Başbakanı olan Rauf Bey (Orbay)’e ulaştırılır. Rauf Bey de Ahmet Ağaoğlu’nu arayıp durumu anlatır, “caiz değildir” minvalinde açıklama ve üstü örtülü uyarı getirir. Süreyya Ağaoğlu, işteyken, bir yetkili kendisine gelir ve Atatürk’ten haber getirir : “Süreyya hazırlan, Paşa seni yemeğe götürecekmiş!”. Genç Süreyya şaşırır, apar topar kapının önüne çıkar. Yanında bir milletvekili ve yaveriyle arabada oturan Atatürk, onu görünce, “Latife bugün seni öğle yemeğine bekliyor,” der. Genç Süreyya şaşırmakla mutlu olmak arasında karar vermeye çalışırken arabaya biner. O bindikten sonra hareket eden otomobil İstanbul Lokantası’nın önünden geçerken, Atatürk, şoföre durmasını söyler. Bozüyük milletvekili Salih Bey telaşla yanlarına gelince, Atatürk, herkesin duyabileceği bir sesle: “Bugün Süreyya’yı bize götürüyorum ama yarın buraya gelecek, yemeğini lokantada yiyecek.” der. Emir gibidir bu cümle. Hatta “gibi”si fazladır. Bu bir emirdir! Oradakiler anlar durumu. Süreyya ne olup bittiğini Atatürk’ün davet ettiği yemekte bizzat Atatürk’ün eşi Latife Hanım’dan öğrenir. Latife Hanım, onun kulağına eğilip, “Paşa, dün akşam bu lokanta olayına çok kızdı, ama babanı senin yanında ezmek istemediği için kızgınlığını belli etmedi. Eve gelir gelmez, birkaç milletvekilini arayarak, yarın mutlaka eşleriyle birlikte lokantaya öğle yemeğine gitmelerini söyledi.” deyince durum açıklığa kavuşur.

Atatürk ve Türkiye’nin ilk kadın avukatı Süreyya Ağaoğlu, kadınların da bir lokantada yemek yiyebilmesinin önünü açmıştır.

GÜL ESİN AYDIN


Eşini savaşta kaybetti. 6 erkek kardeşinden 5'ini savaşta kaybetti.

1933'te, 500'e yakın oyla, 32 yaşında ilk kadın muhtar olarak seçildi.

11 Aralık 1933’te Halkevi Gazetesi’nde çıkan haber ‘Büyük inkılabın il kadın muhtarı, vazifen kutlu ve mutlu olsun’ manşetiyle verildi.

Kahvelerde kumarı yasakladı. Kız kaçırmaların önüne geçti. Nikah işlerini düzene soktu.
Araştırmacı yazar Ercüment Köybaşı, 1930 yılında, 1580 sayılı yasa ile Türk kadınına ilk kez belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanındığını, 26 Ekim 1933’te 2349 sayılı kanunla kadınların köy ihtiyar heyetlerine ve muhtarlığa seçme ve seçilme hakkını kazandığını belirtti.
1935 yılında yapılan ilk genel seçimde 18 kadın milletvekili TBMM’ye girdi.

SAMİYE CAHİD MORKAYA


Cumhuriyet tarihinin ilk kadın otomobil yarışçısı, Fenerbahçeli Samiye Cahid Morkaya…



1930 ve 1931 yıllarında düzenlenen yarışlarda dereceye girmeyi başaran ilk Türk kadın rallici, bu başarısını sonraki yıl bir adım öteye taşır. İstanbul’da İstinye ile Zincirlikuyu arasındaki yaklaşık 10 km’lik parkurda düzenlenecek yarış için başvuran Samiye Hanım, yarışa başka hiç kadın sürücü başvurmadığı için erkeklerle birlikte yarışmayı talep eder ve düzenleme komitesi tarafından bu istek kabul edilir. Ardından yarışa dahil olur ve 1932 yılının birincisi olmayı başarır. Yarışı kazanmasının ardından birincilik kupasını da İstanbul Valisi’nin elinden alan Samiye Hanım, gazetelere röportaj verir. Ancak bu başarıya gölge düşürecek bir durum da yaşanır. Yarışta ikinci olan Vehbi Bey, sonuca itiraz eder ve yarışın iptal edilmesini ister. Gerekçe olarak da birinci olan yarışçının bir kadın olmasını gösterir. Mahkemeye taşınan itiraz nedeniyle gündem bir süre meşgul olur. Sonunda Sultanahmet Sulh Hukuk Mahkemesi, “Bir kadın da otomobil yarışlarına katılıp kazanabilir.” şeklinde bir karar verir ve Samiye Cahid Hanım’ın birinciliğini tesciller.



EBEVEYN / ÖĞRETMEN TUTUMU






Ebeveynlik sabır ister. Tepkilerimizin onları neye dönüştüreceğini bilemeyiz. Gelecekte belki bir müzisyen, bir bilim insanı veya girişimci bir iş insanı olabilirler. Meraklarının ilgiye dönüşmesi o an olan etkileşimle tetiklenebilir.

Aile içinde, okulda çocuklarımızın meraklarını önemsiz bir şeyle uğraşıyormuş hissi vermeden olabildiğince açıklamaya, anlatmaya çalışmak gerekirse o alanda etkileşimde bulunabileceği alanında uzman kişilerle bir araya getirebilmek çok önemlidir.

Ebeveynlik sadece çocuklarını beslemek, giydirmek, barınma ve ihtiyaçlarını karşılamak değildir. İlgi ve yönelimlerini takip etmek, merakını ilgiye dönüştürebilmek, karşılıksız/koşulsuz sevmek ve bunu çocuğun hissetmesini sağlamak ve daha bir çok şey sıralayabiliriz. "Ebeveyn nasıl olmalıdır?" kitabı olmadığına göre, hepimiz bu işi, en düzgün, en iyi haliyle yapmak isteriz elimizden geldiğince.

Öğretmen olmak ise, evet bunun okulu var. Orada nasıl öğretmen olması gerektiği, çocuğa yaklaşımın nasıl olacağı ve alanıyla ilgili bilgi öğretilir. Bu alanda tecrübe çok önemlidir. Öğretmen sınıfta 40 kişiye hitap ederken, aman beni dinlemiyorlar diye söylenme ve işini yapmama lüksüne sahip değildir. Öğretmenlik sadece ben dersime girerim alanım matematikse eğer matematik anlatır ve çıkarım demek de değildir. Etkileşimdir. Duruşunuzla, olaylara bakış açınızla, farklı olana saygınızla kısacası her halinizle bir örnek teşkil etmektedir. Çünkü o 40 kişi içinde kime ne şekilde dokunduğunuzu tahmin bile edemezsiniz.

Ve insan olduğunuzu da gösterebilmeniz önemlidir. Çünkü mükemmel insan yoktur, insan hata yapmaya müsaittir önemli olan hatalarından ders çıkarabilmesidir ve bunu hayatının tecrübesi olarak kabul edebilmesidir. Bu deneyimlerini, elde ettiği çıkarımlarını paylaşması önemlidir.
Ebeveynlik ve öğretmenlik sevgiyle-sabırla yapılması gereken en kutsal iki meslektir. Çünkü geleceği inşa eden bireyleri önce anne-baba sonrasında ise yine anne-babayla birlikte öğretmenler yetiştirmektedir.

Ayrıca merakın ilgiye nasıl dönüştüğü ile ilgili güzel bir etkileşim hikayesini de burada paylaşmak istiyoruz. 

"Neil deGrasse Tyson, 1975'te henüz lise öğrencisiyken Cornell Universitesine gelerek Sagan ile tanışır. Sagan, henüz Cosmos ile ulaştığı büyük popülerlikten çok uzaktır; kısıtlı bir bilim çevresi ve meraklı bilim takipçileri tarafından tanınmaktadır. Sagan; bugün akademik çevrelerde görmeye alışık olmadığımız bir alçak gönüllülükle meraklı lise öğrencisini kapısından geri çevirmez. Sagan daha henüz lise eğitimini dahi tamamlamamış genç ve heyecanlı Tyson'ı ağırlar ve onunla bilim ve  merakı üzerine konuşur."
Tyson; daha sonra Sagan'ın üzerindeki etkisini çok etkili bir şekilde ifade eder.
"Bilimle uğraşmaya çoktan karar vermiştim" der Astrofizikçi Neil deGrasse Tyson; "ama o öğleden sonra nasıl bir insan olacağıma karar verdim"

3 Aralık 2019 Salı

DİSLEKSİ / DİSGRAFİ / DİSKALKULİ

         "Sonuçlar üzerinde değil, sebepler üzerinde çalışılmalı."

        Özel öğrenme güçlüğü olarak adlandırılan disleksi bireyin zeka düzeyinin normal veya normalin üstünde olmasına rağmen bir veya birden fazla alanda öğrenme sorunları yaşamasıdır. Zeka düzeyinin normal veya normalin üzerinde olması ayırıcı tanı için önemlidir.

  1. DİSLEKSİ (OKUMA GÜÇLÜĞÜ) 
  • Okumayı öğrenmede güçlük
  • Sesleri ayırt etmede güçlük
  • Okurken hece atlama, hece ekleme
  • Sesleri ve heceleri yanlış okuma
  • Akıcı ve hızlı okuyamama
  • Okuduğu metni anlayamama

    2.  DİSGRAFİ (YAZMA GÜÇLÜĞÜ)
  • Yazı yazarken bazı sesleri karıştırma ya da ters yazma (b=d, m=n, g=ğ vb.)
  • Yazarken hece ekleme, hece atlama
  • Sayıları ters yazma
  • Satır takibi yapamama, yazdığını tekrar yazma veya satır atlayarak yazma

   3.  DİSKALKULİ (MATEMATİK ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ/BOZUKLUĞU)
  • Matematikte dört temel işlemi (toplama, çarpma, çıkarma, bölme) yapmada güçlük
  • Problem çözerken işlem sırası oluşturamama ya da işlem sırasını karıştırma
  • Çarpım tablosunu ezberleyememe ya da çabuk unutma
  • Matematik işlemlerinde kullanılan sembolleri karıştırma
        
        Disleksi, aileler tarafından genellikle ilkokul döneminde fark edilir. Ancak dislektik çocuklar okul öncesi dönemde de bazı belirtiler gösterir.

        Okul Öncesi Dönem Belirtileri
  • Gecikmiş konuşma
  • Sınırlı, yetersiz sözcük dağarcığı
  • Sözcükleri yanlış söyleme
  • Konuşurken sözcüklerin harflerini değiştirme
  • Sıralama güçlüğü
  • Yönleri karıştırma
  • Basit şekli kopya edememe
  • Zamanı kullanmada güçlük 
  • Planlama, sınıflama ve gruplama yapmada zorluk

        Sevgili anne ve babalar, çocuğunuz tekrar tekrar çalıştığı halde öğrenemiyor, yanlış öğreniyor ya da çok çabuk unutuyorsa mutlaka bu konuda uzman birine başvurunuz. Dislektik çocuklar için özel eğitim programları vardır ve bu programlar konusunda eğitim almış uzman tarafından uygulanır. Sorunun kaynağına yönelik çalışılan programla çocuk akademik becerilerde ilerler.



"Pro captu lectoris habent sua fata libelli" yani "Bir kitabın kaderi okuyucusunun kapasitesine bağlıdır."

1 Aralık 2019 Pazar

VAJİNİSMUS



        Normal şartlar altında cinsel ilişki ağrı ve acı oluşturmaz.

        Mutlu bir evliliğin yapıtaşlarından biri de cinselliktir. Evli çiftlerin yaşadıkları cinsel sorunlar çoğu zaman ilişkilerini olumsuz etkiler. Bu yaşanan cinsel sorunların arkasında çoğu zaman ilişkisel sorunlar vardır.

        Hatalı bilgi ve inanışlar, cinsellikle ilgili beklentilerin abartılı olmasına veya cinsel ilişkiye dair kaygıların oluşmasına yol açarak cinsel işlev bozukluklarına zemin oluşturmaktadır. Bunlardan biri de Vajinismus'tur.

        Vajinismusun, nedenleri tamamıyla psikolojiktir ve tedavi edilebilir bir hastalıktır. Vajinanın dar veya küçük olması ile hiçbir ilgisi bulunmayan bu hastalık, ilişki sırasında istemsiz kasılmalar sonucu cinsel birleşmenin gerçekleşememesi durumudur. Vajinismusun temelinde yatan nedenler tam olarak tespit edilememekle beraber, kadınlarda yapılan çalışmalar oldukça yaygın bir durum olduğuna işaret etmektedir.

        Aşağıda vajinismusa neden olabilecek bazı durumlar verilmiştir,
  • Cinsel taciz veya istismara uğramış olmak veya böyle bir duruma tanık olmak
  • Travmatik doğum veya jinekolojik işlem öyküsü
  • Anksiyete
  • İlk cinsel ilişkinin ağrılı olacağına inancı
  • Stres
  • Aile içi şiddete maruz kalmak
  • Eşler arası güven kaybı
vb. gibi birçok neden sorunun kökenini oluşturabilir.

        Kişinin tedavi olmayı istemesi ve alanında uzman bir jinekoloğa muayene olması önemlidir. Ancak jinekolog hastalığın tedavisinde tek başına yeterli değildir. Cinsel terapi konusunda uzman psikolog ve psikiyatrist yardımıyla hastadaki depresyon belirtiler ve cinsel isteksizlik nedenleri incelenir. Nedeni ne olursa olsun eğer çiftler işbirliğine istekliyse vajinismus her zaman tedavi edilebilen bir hastalıktır.


DİSLEKSİ

“Disleksili olmanın ne demek olduğunu asla anlayamayacaksınız. Bu alanda ne kadar uzun süredir çalışıyor olursanız olun, isterseniz çocuklar...