16 Aralık 2019 Pazartesi

SÜREYYA AĞAOĞLU


Süreyya Ağaoğlu (1903, Şuşa - 29 Aralık 1989, İstanbul) Türkiye’nin ilk kadın avukatıdır. Aynı zamanda yazar da olan Ağaoğlu kadın hakları savunucularındandır.

Ülkemizdeki ilk kadın Avukat olan Süreyya Ağaoğlu’nun 1952 İstanbul Barosu’na 302 sıra no (Çalışan avukat sıralaması) 1379 Baro sicil numarası ile kayıtlıdır.

Hukuk fakültesine kaydını yaptırmak istediğinde engellerle karşılaşır. O yıllarda kız öğrenci olmadığından, üniversitenin rektörü olan Haldun Taner'in babası Selahattin Bey'e başvurur. Ağaoğlu, Selahattin Bey'e fakülteye girmek istediğini söylediğinde, odanın içinde kahkahalar yankılanır. Ancak; Süreyya Ağaoğlu, bu direnişin ardından kendisi gibi avukat olmak isteyen 3 arkadaşını daha götürünce, size hemen fakülteyi açalım cevabını alır.

Süreyya Ağaoğlu, 1924-25 ders döneminde İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra, başkentteki ailesinin yanına döner. Bir arkadaşıyla birlikte Adalet Bakanlığında staja başlar. Stajyerler, öğle yemeği için her gün evin yolunu arşınlamaktansa Ankara’daki İstanbul Lokantası’na gitmeyi düşünürler. Çünkü yakın mesafede yemek yenilecek başka bir lokanta yoktur. Bu kez de burada bir sorun çıkar: Sadece milletvekillerinin yemek yediği bu lokantada, kadınların yemek yemesi abesle iştigaldir. “Kadındır, ne işi var lokantada?” Genel eğilim bu yöndedir.
İki arkadaş, ertesi gün öğleyin lokantaya gider, küçük bir bölümüne geçip yemek sipariş ederler.
Kimse o sırada genç Süreyya’ya bir şey söylemese de onlar lokantadan çıktıktan sonra dedikodular başlar. Bu şikayetler daha o gün, dönemin Başbakanı olan Rauf Bey (Orbay)’e ulaştırılır. Rauf Bey de Ahmet Ağaoğlu’nu arayıp durumu anlatır, “caiz değildir” minvalinde açıklama ve üstü örtülü uyarı getirir. Süreyya Ağaoğlu, işteyken, bir yetkili kendisine gelir ve Atatürk’ten haber getirir : “Süreyya hazırlan, Paşa seni yemeğe götürecekmiş!”. Genç Süreyya şaşırır, apar topar kapının önüne çıkar. Yanında bir milletvekili ve yaveriyle arabada oturan Atatürk, onu görünce, “Latife bugün seni öğle yemeğine bekliyor,” der. Genç Süreyya şaşırmakla mutlu olmak arasında karar vermeye çalışırken arabaya biner. O bindikten sonra hareket eden otomobil İstanbul Lokantası’nın önünden geçerken, Atatürk, şoföre durmasını söyler. Bozüyük milletvekili Salih Bey telaşla yanlarına gelince, Atatürk, herkesin duyabileceği bir sesle: “Bugün Süreyya’yı bize götürüyorum ama yarın buraya gelecek, yemeğini lokantada yiyecek.” der. Emir gibidir bu cümle. Hatta “gibi”si fazladır. Bu bir emirdir! Oradakiler anlar durumu. Süreyya ne olup bittiğini Atatürk’ün davet ettiği yemekte bizzat Atatürk’ün eşi Latife Hanım’dan öğrenir. Latife Hanım, onun kulağına eğilip, “Paşa, dün akşam bu lokanta olayına çok kızdı, ama babanı senin yanında ezmek istemediği için kızgınlığını belli etmedi. Eve gelir gelmez, birkaç milletvekilini arayarak, yarın mutlaka eşleriyle birlikte lokantaya öğle yemeğine gitmelerini söyledi.” deyince durum açıklığa kavuşur.

Atatürk ve Türkiye’nin ilk kadın avukatı Süreyya Ağaoğlu, kadınların da bir lokantada yemek yiyebilmesinin önünü açmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

DİSLEKSİ

“Disleksili olmanın ne demek olduğunu asla anlayamayacaksınız. Bu alanda ne kadar uzun süredir çalışıyor olursanız olun, isterseniz çocuklar...