8 Ağustos 2020 Cumartesi

ŞİDDET ÜZERİNE

  …Evlendiğim günden itibaren şiddet görüyorum.

…Ailemin içinde şiddet her zaman vardı. Evlendiğimde de hiçbir şey değişmedi.

…Her şeye çocuklarımın için katlandım.

…Gidecek bir yerim yok. Sığınacak bir dalım yok.

…Sevgi , sevilmek, değer görmek nedir? Hiç bilemedim…

…Babam alkol kullanır, her gün bize fiziksel ve  psikolojik şiddet uygulardı.

…Daha başındayken şüphelenmiştim. Kayınvalidem de eşinde çok korkuyordu.

…Önceleri seviyor diye düşündüm. Her şeyi sevgiden  yapıyor sanıyordum, sonraları geçte olsa anlamıştım.

…Ardı arkası kesilmeyen hakaretler, fiziksel şiddet, vücudumda darbe almayan herhangi bir yer yok

…Doktor soruyor eşinden şiddet mi görüyorsun? Bunu sana kim yaptı? Sadece düştüm!

…Korkuyorum, utanıyorum. Sokakta morluklarım görünmesin diye yüzümü olabildiğince  kapatmaya çalışıyorum.

…Neden? Merak ediyorum. O kadar çok soruyorum ki

…Acaba diğer kadınlardan eksiğim neydi?

…Her  yerde  şiddet. Hayvanlara, doğaya, kadın, erkeğe, çocuğa, yaşlıya, yetişkine, gence…

…İçimde umudum yok ama yaşamak istiyorum

…İnsanca yaşamak, değer görmek, sevmek, sevilmek istiyorum…

…Yani bir hiç uğruna sokakta, evde, çocuklarımın gözü önünde, ailemin yanında

…Ölmek istemiyorum…

Burada yazdıklarım şiddete maruz kalmış kadınların ağzından dökülenler… Pınar Gültekin’in ölümünün ardından kadın cinayetlerinin devam etmesi ve bununla ilgili sosyal medyada yer alan haberlerin ardından içimden geçenleri sizlerle paylaşmak istedim.

Toplumsal şiddetin yaygınlaşması, kadına yönelik şiddet olaylarının ve kadın cinayetlerinin sayısının her geçen gün artması hepimizi korkuttuğu kadar, düşündürmektedir de…

Şiddetin tanımı ve nedenlerinden daha ziyade içimizde besleyip, büyütemediğimiz ve paylaşamadığımız sevgiyi, sevmeyi, sevilmeyi, sevgiyi paylaşmayı nerede unuttuk?

Şiddet dün vardı, bugün de var, yarında olacak. Her zaman,  her yerde. Ancak şiddetle baş etmeyi, masum ve savunmasız hiçbir canlıya zarar vermemeyi başarabilecek miyiz?

Çocukken korunmaya muhtaç, masum olan bu çocuklar ne zaman büyüdü?  Tüm canlılara şiddet uygulayan, kin, nefret ve öfkeyle beslenen bir canavara nasıl dönüştü?

Bugün hiç tanımadığımız ama bizden birinin şiddete maruz kalması; yarın ailemizden biri, komşumuz, akrabalarımızdan biri nereye kadar devam edecek…  

Ya da tam tersi tanıdığımız birinin bir insana şiddet uygulaması karşında nasıl bir tutum sergilemeliyiz?

Burada en büyük görev devlete ve onun organlarına düşüyor. Yasalarla ilgili gerekli düzenlemeler yaparak adaletin sağlamasını başarabilecek miyiz?

Kadın erkek eşitliği konusunda toplumun bilgilendirilmesini ve bunun önemini anlatmayı, yaşamda uygulamayı el birliği ile yapabilecek miyiz?

Şiddetin uygulanmasına gerekçeler bulmaya devam edecek miyiz? Sağlıklı ruh halimizin devam etmesi için gerekli kişi ve kurumlardan destek alacak ve bunu önemseyecek miyiz?

Toplumun sağlıklı olarak devamlılığını sağlamak için değerlerimizin öğrenilmesi önemlidir. Değerlerimizi öğretirken özellikle toplumsal ahlak üzerinden hareket etmek gerekir. Toplumda çocuklarımızın ahlaki gelişimlerine yardımcı olmak için geliştireceğimiz tutumlarımız olmalı.

 Tüm insanlara yetiştirilirken fırsat eşitliğinden yararlanmaları konusunda yardımcı olmalıyız.  Okullarımızda bilimsel, sosyal, kültürel, sportif etkinliklere katılma konusunda gençlerimizin desteklenmesi ve olumlu yönde gelişmeleri için bu etkinliklere katılmaları konusunda neler yapabileceğimizi düşünmeliyiz.

Tüm bu sorularla toplumu yeniden inşa etmek, şiddetin her türlüsüne hayır demek, sessiz kalmamak, yanlışa ortak olmamak, sevgiyle, empati kurarak, paylaşarak, güvenerek,  bir yaşam hamlesi yaparak yeniden ayağa kalkmak, hayata sıkıca sarılmak için düşünüyoruz ve soruyoruz.

Psikolog Gülşah Güven Ataşoğlu
Elan Vital Danışmanlık Merkezi
 0 536 562 60 88

AKRAN ZORBALIĞI

Danışanların izniyle

Bülent 6 yaşında anasınıfı öğrencisidir. Sınıfında fiziksel olarak kendisinden daha iri olan akranı tarafından dışlanıyor. Akranı zamanla sınıf içerisinde elindeki defterle sert bir şekilde Bülent’in kafasına vurarak fiziksel şiddet uygulamaya başlıyor. Sıraya geçecekleri zaman Bülent’i çekiştirerek arkaya doğru iterek önüne geçiyor. Bülent’in akran zorbalığına maruz kalması sonucunda davranışlarında bir takım değişmeler meydana geliyor. Bülent’in son zamanlarda oyuncaklarıyla çok sert oynaması ve oyuncaklarına zarar vermesi annesinin dikkatini çekiyor…

Emre 8 yaşında ilkokul 3. Sınıf öğrencisidir. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite Bozukluğu tanısı var. Okul içerisinde teneffüslerde bir arkadaşı Emre’yi sürekli kantine götürerek kendisine yiyecek bir şeyler aldırıyor. Emre’ye kendisine bir şeyler almazsa onula olan arkadaşlığını bitireceğini söylüyor. Bir zaman sonra kantin çalışanlarının durumu fark etmesi ile olay anlaşılıyor…

Selin lise 2. sınıf öğrencisidir. Sınıf içerisinde aşırı kiloları yüzünden bazı arkadaşları Selin’le dalga geçiyor. Kiloları yüzünden sınıfta  arkadaşları Selin’in yanında oturmak istemiyor. Selin bir süre sonra sosyal ortamlardan çekilmeye başlıyor. Okula gitmek istemiyor ve akademik başarısında düşme meydana geliyor. Davranışlarındaki bu değişikliklerden dolayı ailesi bir süre sonra   Selin’i  doktora götürüyor. Selin kaygı bozukluğu tanısı alıyor…

 

Akran zorbalığı günümüzde okul çağına gelen ve okula başlayan bir çocuğun karşılaşabileceği önemli sorunlardan biridir. Saldırganlığın bir türü olarak değerlendirebileceğimiz akran zorbalığını; çocukların, çocuk olmalarından kaynaklanan bazı davranışlarından kesin olarak ayırmak gerekir. Çünkü yapılan bir davranışın akran zorbalığı olması için bir takım şartlar taşıması gerekmektedir. Bu şartlar arasında orantısız güç kullanımı, bu durumun sürekliliğinin devamı ve kasıtlı olarak yapılmasını sayabiliriz.

Okullar, öğrencilerin hem akademik hem de toplumsal değerleri kazanıp, sosyalleşme sürecinin devam ettiği ve burada çocukların toplumun bir parçası haline geldiği yerdir. Okullar toplumun ortak kültürünün, benzer davranış ve tutumlarının aynı zamanda iletişim becerilerinin kazandırılmasında önemli roller üstlenirler. Bu gerekçelerle okullar, öğrencilerin en çok zaman geçirdikleri ve en güvenilir ortamların başında gelir. Ancak son yıllarda okullar öğrencilerin ve öğretmenlerin güvenliğini tehdit eden kurumlar haline gelmişlerdir. Bunun  sonucunda  okullarda akran zorbalığının önlenmesi ile ilgili tedbirlerin alınması, bu alanda yapılan çalışmaların sayısının artmasına neden olmuştur.

Zorbalık konusunda yapılan çalışmalar zorbalığın birçok türü olduğunu ortaya çıkarmıştır. Sözel zorbalık (İsim takma, alay etme, dedikodu yapma), fiziksel zorbalık (Vurma, tokat atma, tehdit etme, tekme atma…), duygusal (gruptan dışlama, aşağılama, eşyalara zarar verme), cinsel (elle taciz, cinsellik içeren sözler) olarak gruplandırmıştır.

Zorbalık davranışının ortaya çıkmasında; öğrencinin cinsiyeti, yaşı, okul ortamı, ebeveyn tutumları ve davranışları, arkadaş çevresi gibi birçok neden etkili olabilir. Bunun yanında zorba öğrenciler okul kurallarına uymazlar. Ebeveynlerine, öğretmenlerine ve yetişkinlere karşı çıkan kişilik özellikleri gösterirler. Yapılan araştırmalar erkek öğrencilerin, kızlara oranla daha çok zorbalık yaptığını ortaya koymuştur. Zorbalar; daha çok zarar vermekten ve acı çektirmekten zevk alır. Kendilerinden daha güçsüz öğrencilere zorbaca davranışlarda bulunurlar.

Zorbalığa maruz kalan öğrenciler ise; diğer öğrencilere göre kendilerini daha güvensiz ve kaygılı hisseder, duygusal ve sessizdirler. Güvensizlik ve kaygı durumu öğrencinin tek başına halledebileceği, baş edebileceği bir durum değildir. Özellikle ebeveynlerin, okul rehber öğretmeninin ve okul yöneticilerinin sergileyeceği tavırlar çok önemlidir. Çocuğun yaşadığı durumu anne-babasıyla paylaşabilmesi ve anne-babanın yaşanan durum karşısında gösterdiği tutumlar çocuğun güven duygusu üzerinde etkili olacağından, çocuğun akran zorbalığıyla tek başına baş edemeyeceğini özellikle bilmemiz gerekmektedir. İçinde bulunduğumuz durum akran zorbalığı konusunda bir farkındalık oluşturmamızı gerektirmektedir. Okullarda karşımıza çıkan zorbaca davranışlar karşısında; öğretmen, yönetici ve diğer personel tutumları bu davranışların tekrar edilmemesi ve olumsuz davranışların model alınmaması açısından   farkındalık oluşturma açısından önemlidir.

Son zamanlarda sosyal medyaya yansıyan olaylardan akran zorbalığının yaygınlaştığını ve toplum için bir tehdit unsuru olduğunu görmekteyiz. Bu durum tüm ülkeler için geçerli hale gelmiştir. Zorbalığın, önlem alınmazsa ciddi fiziksel ve ruhsal travmalara neden olabileceğini de biliyoruz. Sonuç olarak öğrencilerin kurban, zorba veya hem zorba hem kurban rolünü üstlendikleri bir durumla karşı karşıya kalmamız dolayısıyla okul ortamının daha güvenli bir hale gelebilmesi için, akran zorbalığını engellemeye yönelik bir takım stratejiler geliştirmek durumundayız. Akran zorbalığının; öğrenci, okul ve aile işbirliğiyle olumsuz sonuçları ortadan kaldırılabilir. Bu süreçte zorbalığa müsaade etmemek, okulda denetimi arttırmak, çeşitli sosyal etkinliklerde bulunmak akran zorbalığının ortaya çıkmasını azaltabilir.

Psikolog Gülşah Güven Ataşoğlu
Elan Vital Danışmanlık Merkezi
 0 536 562 60 88

DİSLEKSİ

“Disleksili olmanın ne demek olduğunu asla anlayamayacaksınız. Bu alanda ne kadar uzun süredir çalışıyor olursanız olun, isterseniz çocuklar...